17 Ocak 2016 Pazar

İşitme engellilerin haklarını tanımak -2: Terminoloji sorunu


Kız kardeşimin deneyimleri üzerinden işitme engellilerin kimlik taleplerini aktarmaya çalışıyordum. Kaldığım yerden devam etmeden önce terminolojiye ilişkin birkaç soruyu açıklığa kavuşturmak istiyorum.

İnsanları duyma ve duymama deneyimleri etrafında hangi kelimelerle tanımlayacağız?

Birincisi bir fiziksel engel olarak işitme engeli her insanda farklı derecelerde ve farklı nedenlerle kendini gösterebiliyor.  Doğuştan itibaren bu engelle yaşayanlar olduğu gibi hayatının sonraki bir aşamasında engelli olan insanlar var, tamamen hiçbir ses duymayanlar var, işitme cihazı veya koklear implant yardımıyla bir miktar duyanlar var, veya kısıtlı bir duyma engeline sahip olmakla beraber hiçbir cihaz kullanmayanlar da var.  Tamamen duymayan bireyler sağır addediliyor, diğer derecelerdekiler işitme engelli sıfatını tercih ediyor, genel bir küme olarak da tüm dereceleriyle yine işitme engelli olarak adlandırılmayı uygun görüyorlar.

Engelli kelimesinin kendisini problemli bulanlar var. Engel üzerinden tanımlanmak istemeyenlerin itirazı elbette haklı. Tıpkı artık neredeyse hiç kullanılmayan "özürlü" kelimesinin de özür gerektiren bir durum, utanılacak bir durum ima etmesinden dolayı karşı çıkılması gibi.

Spektrumun diğer tarafında ise duyma sorunu yaşamayan bizler için kullanılan "normal" kelimesi var. Yani işitme engelliler ve normal insanlar olarak bir kümelenmeden bahsediyoruz. Şüphesiz ki, kimlik politikalarının herhangi başka bir alanında infial uyandıracak bir tanımlama bu.  Bir görme engelli kendisinin bir anormallik olarak kodlanmasına itiraz edecektir.  Bir LGBTi birey normal kelimesinin hoyratça kullanılmasına şiddetle karşı çıkacaktır vesaire -eşcinselliğin bir psikolojik bozukluk olarak görüldüğü ve insanların kliniklere tedavi amaçlı gönderildiği yakın geçmişi hatırlayın-.

İşitme engellilerin engelsiz insanları "normal" olarak adlandırmaları ise pratik bir nedenden kaynaklanıyor.  Engelsiz bir birey için "engelli" ve "engelsiz" kelimeleri fonetik ve yazılı şekilde yeterince ayırt edilebilir durumda. Oysa karşısındaki insanın dudağını okuyabilmenin çok önemli olduğu işitme engellilerin dünyasında bu ayrımı sadece son hecelerindeki sessizlerden ayrıştırılacak iki kelimeye yüklemek fonetik olarak kafa karıştırıcı bulunuyor.  İşitme engelliler için mevzu bahsi geçen herhangi bir insanın engelli mi ya da engelsiz mi olduğu akla kara kadar önemli bir ayrım. O insana ilişkin tüm pozisyonları belirliyor, kendisini içinde bulacağı tüm sosyal kuralları belirliyor. Bu yüzden normal / anormal ikileminin diğer kimliklerde çok kolay çağrıştırdığı dışlama anlamı işitme engelliler dünyasında pratik nedenlerle ikincil önemde addediliyor.  Kişinin kulağı duyuyorsa kendisine kısaca normal deniyor.

Ben ise, engelsiz bir birey olarak konuyu aktarırken "normal" kelimesini kullanmaktan kaçınacağım ve bu kelimeyi kullanma hakkının yalnızca işitme engellilerin kendisinde olduğunu varsayacağım.  İşitme engelli ve engelsiz kelimelerini kullanacağım.

Son olarak, belki de şunu tekrar kendimize hatırlatmakta yarar var: Kelimeler önemlidir. Seçtiğiniz kelimeler, konunun neresinde durduğunuzu, konuya nasıl baktığınızı ve nasıl bir çözüm sunmaya hazır olduğunuzu belirler.  Yanlış kelimelerle başlamak sorunu doğru kavrayabilmenizi engeller.  Ben işitme engellilerin gündelik sorunlarını bir kimlik sorunu olarak görüyorum.  Dolayısıyla 'kimlik' kelimesinden başladım ve çözümün de bu kavram üzerinden şekillenmesi gerektiğini düşünüyorum.  Kimliğinin tanınması için talepte bulunan tüm kültürel gruplar gibi işitme engelliler de bir sürü kelime içinde boğuşarak kendilerini en doğru şekilde tanımladığını düşündükleri sözcükleri kendileri seçecekler ve bu sözcüklerde diretecekler. Çemberin dışındaki bizleri doğru kelimeler için onlar yönlendirecekler.

...ve bu boğuşmadan ortaya çıkacak dil hepimizin dünyasını zenginleştirecek, bundan şüphem yok.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder