Kadıköy metrosunda gençlerin yolculara yaptığı bomba
şakası haberini görmüşsünüzdür sanırım son iki gündür haberleri takip
ediyorsanız.
Ankara patlamasından birkaç dakika arayla kurtulmuş bir arkadaşım elleri
titreyerek bu haber hakkında kendi sayfasında bir şeyler yazmaya çalıştı, o
patlama gününden bu yana ara ara nükseden kalp çarpıntısının geri geldiğini
söylüyor. Rahatlatıcı bir şeyler söylemeye çalıştım, işe yaradı mı
bilmiyorum. Sabahtan beri iki paket sigara içtiğini ise biliyorum.
Peki neden oldu bu?
Elbette, olağanüstü zamanların içinden geçiyoruz. Bir savaşın / savaşların
içinden geçiyoruz. Bombalar sürekli patlıyor, tedirginiz ve
endişeliyiz. Son yılımızın özeti bu. Hükümetin savaş yanlısı
politikalarına borçluyuz bu tedirginliği. Bu politikalardır bunun öncelikli
nedeni.
Ama sıcak çatışmalar bu ana ilişkin bir durum, güncele ilişkin bir durum.
Bir de daha derinden akan ve zamana yayılmış kültürel bir sorunumuz olduğunu
düşünüyorum: Troll kültürü.
Evet troll kültürü!
Bakın resimde bir tuhaflık yok mu sizce de:
15 yaşında iki genç metronun kapısına geliyorlar, kapılar kapanmadan içeri
bir çanta atıyorlar ve Allahu Ekber diye bağırıyorlar. Yaşanan kıyameti
gözlerinizin önüne getirmek için birkaç zombi filmi seyretmiş olmanız yeterli.
Belli ki o dangalak çocuklar da seyretmişler, ve de bolca seyretmişler.
Bakın bu hayatımıza neşe katan bir sürpriz, bir değişiklik, bir silkinme
anı falan değil. Arkadaşınızın sıranıza plastik bir hamamböceği bırakması gibi
birşey değil. Başka bir şey bu. Bu travmatik şakayı yapmak
insanların öleceklerini düşünmelerini istemek, birbirlerini ezmeye
başlamalarını görmek istemek, çaresizlikten ağlamalarını, yalvarmalarını
izlemek istemek, ve bu sahneden zevk almak demek. Medya şimdiden buna
isim bulmuş bile kendince "sorumsuz
şaka", "tatsız şaka".
Oysa burada sorumluluk ya da sorumsuzlukla ilgili bir dert yok, tat veya
tatsızlıkla ilgili ise hiç yok. Muazzam bir hissizleşmeye bakıyoruz
dehşet içinde.
Hiç şüpheniz olmasın ki bu şakayı yapan çocuklar hayatlarının son birkaç
yılını ekşi sözlük, inci sözlük, "beyler, hadi hadi hadi linçliyoruz"
diyecekleri bilimum sanal forumlarda, "yaran bilmemne videoları"
paylaşım sitelerinin altına "amk"lı yorumlar döşenerek geçirdiler.
Hiç şüpheniz olmasın ki her birinin twitter'da ismini resmini herşeyini
gizlediği ve komik buldukları kadın erkek herkesi kafalarına göre taciz
ettikleri birer troll hesabı var.
Hiç şüpheniz olmasın ki tecavüz travmasından bahseden kadınları,
iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen ekolojistleri,
özgürlük isteyen Kürtleri, savaşın berbatlığından bahseden barış yanlısı
Türkleri, homofobik şakaların aşağılayıcı olmasından yakınan LGBTi
aktivistlerini, Suriyeli mültecileri ve tabi ki de Allahu Ekber sözünü bir
kimlik ifadesi olarak sahiplenen dindar müslümanları aynı potada ti'ye
alıyorlar.
Hepsine karşı aynı oranda hissizler.
Hepsi aynı oranda umurlarında değil.
Kendi jargonlarında hepsi ve herkes ve kendileri gibi hissiz olmayan tüm
dünya "duyar kasıyor".
En son istediğim şey, gençleri / gençliği şeytanlaştırmak. En son istediğim
şey kof bir nostaljiyle "zamane
gençlerini" çekiştirmek. Ama alttan alta kabaran bir sorunumuz
olduğunu artık kabul etmemiz gerekiyor. Politik olanın sürekli bastırıldığı bir
ülkede, yaratıcılığın ve kendini ifadenin resmi tüm kanallarının herkese ve
özellikle de gençlere kapatıldığı bir ülkede, ömrünün geri kalanını okulda ve
işyerinde berbat bir rutin içinde harcayacağını sezen gençler bunaltıcı
hayatlarına anlam katabilecekleri tek çıkışı başkalarına ızdırap vermekte
görüyorlar. Çözümü "trolleme"
dedikleri şeyde görüyorlar.
Bu böyle devam etmek zorunda değil. Troll olmaya teşne bu yeni kuşağa
belki de X,Y,Z değil doğrudan T Kuşağı dememiz gerekiyor. T Kuşağı
gençlerinin kaderi bu olmak zorunda değil.
Bu yabancılaşmayı nasıl çözebileceğimizi konuşmamız gerekiyor. Önce
sorunumuzun var olduğunu tespit etmekle başlayalım.
ve ettik sanırım. Hadi şimdi sonraki adım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder